E-Bülten’e kayıt olun

E-Posta:



Milano, tasarım ve birkaç düşünce…

Milano, tasarım ve birkaç düşünce…

salone_internazionale

Hayatımda sadece Linux yok elbette. Başka şeyler de var, örneğin edebiyat, tekne, fotoğraf, politika… Onlardan bir tanesi de, tasarım. Bahsetmeye vakit bulamadım ama nisan ayının üçüncü haftası boyunca yani Milano Tasarım Haftası boyunca Zona Tortona’daydım.

Son birkaç yıldır dünya tasarımının kâbesi olan Zona Tortona, Milano şehir merkezine yürüme mesafesinde, şehrin güneyinde küçük bir mahalle. Bizdeki karşılığı, Kazlıçeşme ile Tophane arasında bir yerlere denk düşse gerek! Kazlıçeşme, çünkü Zona Tortona’ya ev sahipliği yapan bölge, bir zamanlar Milano’nun oto sanayi, çıkma lastikçi, kibrit fabrikası, fotoğraf filmi kimyasalcısı gibi çok da hijyenik olmayan üretimlerin yapıldığı bir mahallesiymiş. Şehrin genişlemesiyle bu keşmekeşe bir de konutlar eklenince, burası iyice sevimsiz bir mahalle olmuş…

Şimdilerdeyse Zona Tortona, dünyanın en büyük tasarım etkinliği olan “Milano Tasarım Haftası” ya da doğru şekliyle söylemek gerekirse Salone Internazionale del Mobile’ye rakip bir “mahalleli organizasyonuna” ev sahipliği yapıyor.

Şimdi “Salone Internazionale del Mobile ne ola ki?” diyecek olanlara küçük bir açıklama yapalım: Salone, dünyanın en büyük tasarım organizasyonunun adı. Her yıl nisan ayının üçüncü haftasında, dünyada tasarım alanında neredeyse kim varsa, Milano’daki bu devasa fuarlar/sergiler/showbusiness’a katılır; en uç teknolojiler, en yeni malzemeler önce burada görücüye çıkarılır.

Kısaca “Salone” (Türkçesi: salon) dediğime bakmayın, bizdeki en büyük curcuna olan TÜYAP Bilişim Fuarı’nı düşünün, yaklaşık kapalı alanını gözünüzün önüne getirin, sonra da 200′le falan çarpın! Bu hesaplama bile, Salone’nin büyüklüğünü anlatmaya yetmeyebilir. Sadece şöyle diyeyim, bu organizasyon süresince sadece Milano’da değil, Kuzey İtalya’nın önemli bir kısmını oluşturan Lombardia eyaletinde boş “otel odası” bulamazsınız, bulabilirseniz de fiyatlar 3′e hatta 5′e katlanmıştır! En az altı ay öncesinden odanızı rezerve etmeniz tavsiye olunur…

(…)

Neyse, Zona Tortona’ya dönelim…

Zona Tortona’nın bir parça Tophane’ye de benzediğini söylemiştim hatırlarsanız… Kazlıçeşme’msi bu mahalle, önce Doğu Avrupa sonra ise Uzakdoğu’dan gelen rekabet edilmesi imkânsız ekonomiler yüzünden kepenklerini indirmeye, fabrikalarının kapısına kilit vurmaya başlamış. Tam bu sırada ilginç bir olay olmuş: Salone Internazionale’nin düzenleyicisi firma olan COSMIT’e kafası bozulan birkaç büyük firma, “Yemişim İtalyan usulü eziyeti!” deyip, burada kapısına kilit vurulan fabrika binalarını kiralayıp, devasa alanlarda keyiflerince etkinlik düzenlemeye başlamışlar. Bu dakikadan sonra “Kazlıçeşmemsi” bu semt, Tophane’leşmeye; İstanbul Modern, Siemens Binası, Tophane-i Amire gibi yeniden değerlendirilen binaların hayat kattığı, bir kültürel çekim merkezine dönüşmeye başlamış.

Her neyse, mahalleli ve eski atölye sahipleri bir süre sonra bu işe uyanıp, aralarında örgütlenerek, Zona Tortona’yı tasarımın gerçek başkenti haline getirmişler.

Zona Tortona bugün, fuardan daha gevşek kuralların uygulandığı; sıra dışı mekânların (mesela en gözde alanlardan bir tanesi, eski havagazı dağıtım şebekesinin bakım atölyesiydi) sergilenen tasarımlara farklı bir değer kattığı, fuarda kaybolmak istemeyen ya da “iyi ama henüz ticarileştirilememiş” fikirlere sahip firmaların tercih ettiği bir alan…

Burada son yılların en sıra dışı tasarımlarına imza atan Marcel Wanders da var; Tom Dixon da, kağıttan koltuk yapan Kanadalılar da, dijital teknolojinin en yeni gelişmelerini mobilyalara taşımaya çalışan gençler de var…

Crochet Chair The dimensions of the chair:125 X 120 X65 cm. White Crochet made from a special rope, hardened with resin. Marcel Wanders presents Crochet Chair & Solid White A new application for traditional crochet. The open structure and lightness of the chair provides a beautiful contrast with the massive marble side table. Smart Deco is collaboration between Barry Friedman Ltd. And Droog Design Material: cotton, epoxy Design: 2006 Photograph: Marcel Wanders Studio

Bu yılki Zona Tortona’da en çok ilgi çeken bölümlerden birisi, Marcel Wanders‘ın sınırları zorlayan çalışmalarını sergilediği salondu. Marcel Wanders sınırları yine zorlamış, anneannelerimizin diktiği dantelleri polimer esaslı bir sprey ile sertleştirip, koltuk ya da abajur gibi günlük kullanım nesnelere dönüştürmüştü. Kütahya çinilerini, İznik motiflerini, Çin süslemelerini bolca kullanan Marcel Wanders’ın işleri kesinlikle çok ilginçti ama bunlar birer “tasarım” mıdır, “malzemeye meydan okuma” mıdır, yoksa “oyuncak”mıdır açıkçası tartışılır…

Bu arada hangi salona girsek, bir yerlerimizin Karim Rashid‘e çarptığını söylemeden edemeyeceğim. Alessi, Artemide, Audi, Bonaldo, Capellini, Coca Cola, Davidoff, Edra, Felice Rossi, Foscarini, Herman Miller, Horm, Hyundai, Magis, Prada, Sony, Zeritalia ve daha nicesi… Yeryüzündeki tasarımcıların yüzde 95′inin açlıktan evde yorgan kemirdiği bir dünyada, tek bir imzanın böylesine bir pazar yaygınlığı kazanmasının; evrensel tasarıma değil, olsa olsa plastik kalıpçılara hizmet edeceğini düşünüyorum ya, neyse…

Bu yılki Zona Tortona’nın bizim açımızdan en büyük farklılığıysa hiç kuşkusuz, Nurus’un öncülüğünde 30 kadar Türk tasarımcısının işlerinin sunulduğu “İlk in Milano” sergisiydi. Aziz Sarıyer, Defne Koz, Can Yalman, İnci Mutlu, Aykut Erol, Tanju Özelgin, Atilla Kuzu, Kunter Şekercioğlu gibi ünlü Türk tasarımcılarının yer aldığı etkinlik; Türk çizgisinin evrensel tasarım dünyasında geldiği noktayı göstermesi açısından çok iyi bir karşılaştırma olanağı sundu.

Artistanbul açısından bu etkinliğin önemiyse, bu 30 Türk tasarımcısından üçünün uzun bir süredir bizimle çalışıyor olmasıydı.

Gelecek yıl Milano Tasarım Haftası’na, birisi 100-120 metrekare, diğeriyse bunun yarısı kadar, iki ayrı standda katılacağımızı söylesem? 🙂

aziz_sariyer

Bu arada uzun zamandır söyleyemediğim bir şey vardı, içimde kalmadan bunu da söylemiş olayım.

Hani NTVMSNBC başta olmak üzere Türk basınının “Microsoft’tan bilgisayar gibi masa” başlıklı, mayıs ayı tarihli haberler vardı ya… “Surface” adı verilen o masanın çok daha sıra dışı bir uygulamasını, nisan ayında Zona Tortona’da bir İskandinav grubun standında görmüş, gelir gelmez de heyecanla sevgili Görkem Çetin’e anlatmıştım.

Bugün dolapları karıştırırken broşürlerini buldum. Meğerse İskandinavyalı arkadaşlar, sistem altyapısında Linux kullanıyorlarmış. Microsoftçu arkadaşlar gelmeden önce, Nisan ayında Linuxcular o yoldan geri dönüyormuş bile! 🙂

Ali Işıngör

1974 yılında İstanbul’da doğdu. İtalyan Lisesi’nde okudu. Kendini bildi bileli ölesiye bir şekilde merak ediyor, bir şeyler okuyor, araştırıyor ve yazı yazıyor. Bu dürtülerini bir hayat tarzına dönüştürüp, böyle yaşayabileceğini anlayınca gazeteci olmaya karar verdi. 1992’de başlayan gazetecilik/yazarlık macerasında yolu Corriere Della Sera, Panorama, M5 Haber, Il Sole 24 Ore, Focus gibi çeşitli dergi ve gazetelerden geçti. Topluluk yöneticiliğinden arta kalan boş zamanın büyük bir kısmını hayaller kurmakla, çizgiroman okumakla (favori kahramanı Corto Maltese’dir), merak etmekle ve özgür yazılım projelerine katkı vermekle harcıyor.

Yorum Yok

Yorum Yaz

Yorum
İsim
E-Posta
Website