E-Bülten’e kayıt olun

E-Posta:



Linux, Tekir ve Kırmızı Paraşütlü Kedi…

Linux, Tekir ve Kırmızı Paraşütlü Kedi…

İngilizce Wikipedia’daki Ekosistem maddesinin ilk alt başlığı olan “Ecosystem Dynamics” şöyle bir alıntıyla başlar:

“Introduction of new elements, whether biotic or abiotic, into an ecosystem tend to have a disruptive effect. In some cases, this can lead to ecological collapse or “trophic cascading” and the death of many species belonging to the ecosystem in question.”

 

Özetle söylemek gerekirse, madde şunu söyler: “Ölü ya da canlı, herhangi bir var oluş döngüsüne (ekosistemi sanırım böyle çevirmek en doğrusu) dışarıdan müdahil olan tüm bileşenler, var olan düzen üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip olma eğilimi taşır. Bazı durumlarda bu etki, bir doğal yıkıma ya da söz konusu ekosistem içinde yaşayan pek çok türün birbiri ardına ölümüne dahi yol açabilir.”

Madem biyolojiden alınmış bir terimi, ekosistemi konuşuyoruz, aynı yolda devam edelim.

“Ekosistem Dinamiği” adını taşıyan bu genel ilke, son derece deterministiktir. Sadece biyoloji için değil, pek çok alanda kullanabileceğimiz bir araç sağlar bize. Özetle şunu söyler bize doğa yasası: Bir varoluş döngüsüne/ekosisteme dışarıdan katılan her türlü yeni üye, varlığını güçlü bir şekilde devam ettirebilmek için eski yapı üzerinde dönüştürücü/yıkıcı hatta yok edici bir etkiye sahip olmalıdır! Bu etki, pek çok türün varlığını yok ederken; benzer nitelik ve çıkarlara sahip türlerin hâkimi olduğu bir yeni ekosistemin doğmasına neden olacaktır.

Buna dair ilginç bir örnek, fi tarihinde Moleschino’da anlattığım eğlenceli öykü olabilir. Burada özetle, şunu anlatmıştım:

biz-de-mi-parasut-bulsak-ne1940’ların sonuna doğru Borneo Adası’nda yaşayan Dayak kabilesi, sıtma salgınından muzdaripdir. Dünya Sağlık Örgütü, çözüm olarak Borneo ormanlarının üzerine DDT sıkmayı teklif eder! Amaç, ormandaki sinekleri yok ederek bu hastalıktan kurtulmaktır. Açıkçası, koşullar da buna uygundur. İkinci Dünya Savaşı henüz yeni bitmiştir ve bölgede İngiliz Hava Kuvvetleri’nin elinde artık işe yaramayan yüzlerce bombardıman uçağı ve askerlerini bitten korumak için üretilen on binlerce ton DDT kalmıştır.

Öneri, başlangıçta işe yaramışa benzemektedir… Borneo Adası’ndaki sıtma kökenli ölümler durmuştur. Öyle ki, 1948 yılında tıp alanındaki Nobel ödülü, DDT’nin böcekleri imhasında kullanılmasını öneren Paul Hermann Müller‘e verilir!

Bir süre sonra DDT’nin yan etkileri görülmeye başlar. DDT’den zehirlenerek ölen milyarlarca böcek kertenkeleler tarafından afiyetle yenir. Hayatlarında görmedikleri kadar böceği yemekten ağırlaşan kertenkelelerse sıçanlar için muhteşem bir ziyafet olur. Kertenkeleleri yedikçe semiren, semirdikçe de üremesi hızlanan sıçanlar bir süre sonra tüm adayı istila eder! Artık ortalıkta yiyecek böcek kalmadığı için en kolay hedef olan ekinleri talan eden sıçanlar, yerlileri açlığın ve tifo gibi sayısız bulaşıcı hastalığın şefkatli kollarına itmiştir…

Tek bulunan çözüm, İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin bugün hatırlamak bile istemeyeceği türden bir “hava indirme harekâtı”dır. “Operation Cat Drop” adı verilen bu harekât ile Borneo ormanlarına 14.000 kedi paraşütle atılır! Normandiya Çıkarması’na katılan İngiliz paraşütçüsü sayısı 8.000 kişiden biraz fazlaydı, “Operation Cat Drop”ta ise kırmızı paraşütlerle adanın üzerine bırakılan 14.000 kedi, Borneo’yu özgürlüğüne kavuşturacaktı…

(…)

Şimdi asıl soruya gelelim: Linux ve özgür yazılım bileşenlerinin “kırmızı paraşütlü kedi etkisi” yaratma gücü var mı, yok mu?

Bu sorunun cevabı, Linux’un Türkiye’de bir geleceğinin olup olmamasıyla doğrudan ilintili. Çünkü ancak bu tür bir dönüştürücü/yıkıcı hatta belki de yok edici bir etkiyle, o üzerine çok konuşulan “Linux Ekosistemi” oluşabilir. Kimsenin pembe hayaller görmesine gerek yok, içinde bulunduğumuz doğa yasasının gerçeği bu!

Evet hepimiz biliyoruz, Linux ve özgür yazılım ürünleri güvenilirdir, koda müdahale hakkı sağlar, ölçeklenebilirdir, sistem kaynaklarını koklayarak kullanır… İyi ama tüm bu özellikler zaten yıllardır vardı! O halde neden Linux’un dünyada ve Türkiye’de beklenen çıkışı yıllardır gerçekleşmiyor?

Ben açıkçası bunun cevabının mevcut dağıtımların günah ve sevaplarından çok, Linux üzerinde çalışacak ve kullanıcısına “katma değer” sağlayacak ticari yazılım bileşenlerinin henüz Linux ortamına inmemesinde aranması gerektiğine inanıyorum. Ortada Ubuntu, Suse, Pardus gibi ilk çıkış iddialarını büyük ölçüde gerçekleştiren ve kullanıcısına “tasarruf” sağlayan pek çok başarılı dağıtım var. Asıl eksiklik, KOBİ’lerin iş süreçlerinde kullanacağı ticari yazılımların “özgür ve lisans ücretsiz” karşılıklarında… İşin bu tarafında, özellikle de Türkiye’de (dünyada bu tablo hızla değişiyor), yıllardır satmakta oldukları ticari paketleri özgür ve ücretsiz sunmaya cesaret edecek “babayiğitler” henüz ortada görünmüyor. Bu yüzden de keyifsiz ve bir diğerinin pastasından dilim kapmaya odaklı, eskilerin deyimiyle “tırnakçı” bir IT pazarı içinde yıllardır debeleniyor yerli oyuncular…

Evet, özellikle ücretsiz diyorum, çünkü GPL’in ve Linux’un “kırmızı paraşütlü kedi” etkisi, lisans bedeli yüksek ve piyasada kendine yer edinmiş ticari uygulamaların özgür ve lisans ücretsiz muadillerinin pazara inmesiyle yaşanacak. Burada hemen bir ek yapayım, burada “vurgu” yazılımların lisans ücretsiz; ama kurulum, destek, eğitim ve ek modül yazımı gibi hizmet süreçlerininse, iş/çözüm ortaklarıyla birlikte elbette uygun “bedeli karşılığı” yapılmasınadır…

Düşünsenize, 5 kullanıcılı lisans için binlerce dolar talep eden “ismi lazım değil” firmamızın nic’olur hali, şöyle eli yüzü düzgün ve saçmalamayan “özgür ve ücretsiz” bir ticari otomasyon/genel muhasebe paketi yazılsa? Ya da otel otomasyonu yazılımı sektörüne bakalım. Yıllardır beş büyük oyuncunun aralarına kimseyi sokmadığı, kapalı devre büyüyen ve kâr marjının muhteşem olduğu bir pazardır. BugHotel gibi başarısız girişimleri saymazsak, burada da özgür yazılım camiasından ciddi bir oyuncu yok. İşte bu noktada özgür ve lisans ücretsiz yazılımlar mevcut pazar üzerinde dönüştürücü/yıkıcı ve hatta yok edici bir etki yaratarak, kuralları ve oyuncuları farklı bir ekosistemi oluşturabilirler!

Burada ben açıkçası; kaybedecek çok da şeyi olmayan, iş zekâsına ve çözümlerini pazara doğru anlatma becerisine sahip, genç ve belli bir direnme gücünü taşıyan Linux firma/girişimcilerine şans tanıyorum.

Her neyse, enseyi karartmayıp güzel şeylerden konuşalım biraz… Türkiye özgür yazılım camiasından uzun süredir beklediğimiz türden haberler yavaş yavaş gelmeye başlıyor. Yukarıda anlattığım türde süreçlere soyunan ve risk alan genç özgür yazılım firmaları, ilginç işlere imza atıyorlar. Örneğin pek çoğunuzun tanıdığı Hakan Uygun ve Uygun Teknoloji… Uygun Teknoloji, AGPL lisanslı “özgür ve ücretsiz” ticari otomasyon ve önmuhasebe yazılımı Tekir’in 1.0 sürümünü duyurmaya hazırlanıyor. Tekir, PCNet dergisinin önümüzdeki ocak sayısında, özel bir kurulum CD’siyle birlikte dağıtılıyor olacak 🙂

tekirfinans

Önümüzdeki günlerde Tekir’e dair pek çok haber ve röportajı nasıl olsa sağda solda okuyacaksınız. Asıl güzel haberleri gelecek haftalara saklayalım 🙂

Not 1: Bir sürü yazı ve anlatılacak hikâye birikti. Burada ve Moleschino’da anlatacağım hepsini 🙂

Ali Işıngör

1974 yılında İstanbul’da doğdu. İtalyan Lisesi’nde okudu. Kendini bildi bileli ölesiye bir şekilde merak ediyor, bir şeyler okuyor, araştırıyor ve yazı yazıyor. Bu dürtülerini bir hayat tarzına dönüştürüp, böyle yaşayabileceğini anlayınca gazeteci olmaya karar verdi. 1992’de başlayan gazetecilik/yazarlık macerasında yolu Corriere Della Sera, Panorama, M5 Haber, Il Sole 24 Ore, Focus gibi çeşitli dergi ve gazetelerden geçti. Topluluk yöneticiliğinden arta kalan boş zamanın büyük bir kısmını hayaller kurmakla, çizgiroman okumakla (favori kahramanı Corto Maltese’dir), merak etmekle ve özgür yazılım projelerine katkı vermekle harcıyor.

Yorum Yok

Yorum Yaz

Yorum
İsim
E-Posta
Website